Dark Raid İnceleme
Son zamanlarda sektörümüzde ekstra bir hareketlilik var. Yerli oyun oynamaya alışık olmayan bu bünyeler, geçen hafta Monochroma ile, 3 Haziran tarihindeyse Dark Raid ile tanıştı. Üstelik bu oyunların dışında yapımı süren yeni Türk oyunları olduğunu da öğrendik. Hepsi de oldukça iyi ve iddialı gözüküyor. Bu kadar hareketlenme açıkçası benim bünyemde değişik hormonlar salgılatıyor. Ne yapalım henüz alışamadık elimizdeki oyunun bu topraklardan çıkmış olması gerçeğine. Ancak zaman tökezleme zamanı değil! Bu oyunları sizlere duyurmalıyız ki piyasadaki Türk oyunlarından haberdar olalım. Sonuçta elimizden geldiğince bu amatör sektörü yükseltmeye ve geliştirmeye çalışmalıyız, hem yapımcı, hem yayıncı, hem de oyuncu grubu olarak.
Tabii Dark Raid’i sizlere duyurmamız oyun için yapacağımız tek şey olmamalı. “Bakın, burada da böyle bir Türk oyunu var, hadi görüşürüz…” demek, inanın yeterli olmaz. Bunun dışında yapabileceğimiz bir diğer şey, oyunu eleştirebilmek. Tabii her zaman bahsettiğimiz gibi bu eleştiriyi yapıcı bir kıvama getirmemiz lazım, yıkıcı değil. Bir yandan Türk oyun sektörü gelişsin derken, diğer taraftan “ya siz oyun yapmayın, bu ne böyle!” demek içerisinde bir tezat oluşturuyor. Biz bunun yerine Dark Raid’i alacağız ve en içten duygularımızla oyunun eksiklerini işaret edeceğiz. 3 kişi tarafından geliştirilen bu oyunun, bizim gibi oyunculardan gelecek eleştirilere gerçekten ihtiyacı var. Bu eleştirileri yapacağız ki yapımcılar bir dahaki oyunlarında kendilerine notlar ve dersler çıkarsın. Ama merak etmesinler bir dahaki yapımlarında yine yanlarında olacak ve eleştirmeye devam edeceğiz.
“Bir gün uzayda geziyorum…”
Dark Raid isimli oyunumuz Muddy isimli bir robotu kontrol etmemizle başlıyor. Oyunun en başında kim olduğumuza, nerede bulunduğumuza dair en ufak bir bilgi sahibi değiliz. Ortamdan ve atmosferden dolayı uzay istasyonunda olduğumuzu tahmin ederek yolumuza devam ediyoruz.
Sıradan bir görev için sağa sola koştururken bir anda kendimizden geçiyor ve uyandığımızda bizim dışımızdaki tüm robotların ele geçirildiğine tanık oluyoruz. Artık gördüğümüz her robot bir düşman. Ve bize de yapılacak tek bir şey kalıyor; her birini pataklamak!
Aslında Dark Raid hikaye açısından alttan alta değişik bir şeyler sunduğunu hissettiriyor. Ama sadece hissettiriyor. Hatta hissettirmeye çalışıyor diyeyim de daha doğru olsun. Oyunun hikaye sunumu oldukça başarısız. Robotumuzda bir farklılık var, bunu biliyoruz, fakat derinlemesine anlamamız oldukça uzun ve zor oluyor. Bu durum hikayenin genel gidişatı için de geçerli. Bir şeyler yapıyor senaryoda ilerliyorsunuz fakat olayların akışını çözmekte zorlanıyorsunuz. Bu yüzden bir noktada hikayeyle bağlantınız kopmaya başlıyor, aksiyona odaklanmaya çalışıyorsunuz.
Zaten Dark Raid’i hikaye sunumundan önce oynanışıyla değerlendirmemiz gerek, sonuçta oynanabilirlik, bir oyunun temelini oluşturan asıl unsurdur.
“Old School FPS oyunlarını güzel grafikler ile birleştirecek,” denilmişti Dark Raid için. Bu vaat kısmen tutulmuş. Günümüz FPS’lerine nazaran oldukça hızlı akan bir oyun var karşımızda. Çoğunlukla düşmanlarımız ile karşılıklı dans ediyoruz. Karşımıza çıkan çoğu düşman zıplayarak saldırıyor ve sağa sola devamlı hareket ediyor. Aslında oyundaki düşmanlar bu açıdan bana Counter-Strike botlarını hatırlattı. Oynayanlar hatırlayacaktır. Devamlı zıplayan ve sağ sol yaparak vuran bu botlar, Dark Raid’in düşmanlarını tanımlamak için iyi bir örnek olabilir. Ama benzerlikleri sadece hareketleriyle sınırlı, çünkü Dark Raid’in kötü robotlarında yapay zeka adına bir hayat belirtisi yok.
Düşmanlar sizi gördüğü anda saldırmaya başlıyor. Yani düşmanın görüş açısına girdiğinizde dans etmeye başlıyorsunuz. Ama sadece görüş açısına girdiğinizde! Düşmanlarınız, metal zeminde yürüyen bir robotun sesine karşı oldukça duyarsız (çıkan sesi siz tahmin edin!). Düşmanın dibine girseniz dahi, arkasında kaldığınız sürece sizi fark etmiyor. Bu da haliyle ortaya komik durumlar çıkartıyor. (Belki de robotların ses işlemcileri bozulmuştur.)
Neyse ki bahsettiğim bu durum çok fazla cereyan etmiyor. Genellikle düşmanlar sizleri görüş alanlarını içine alacak şekilde karşılıyorlar. Zaten Quake tarzı hızlı bir aksiyonda çoğu oyuncunun yapay zeka arayacağını sanmıyorum. Ama çatışmadaki sorunlar sadece yapay zeka ile sınırlı değil. Asıl sorun, bir ‘shooter’ı shooter yapan özelliğin Dark Raid’de yer almıyor olması. FPS oyunlarının temel direği olan “vuruş hissi”nin, Dark Raid’de adı bile anılmıyor. İster silahla, ister roket atarla, isterseniz de makineli tüfekle sağa sola mermi kusun, aradaki farkı anlamayacaksınız. Ne kullandığınız silahlar doğru düzgün tepiyor. Ne de yanan kırmızı imleç dışında düşmanı vurduğunuzu anlıyorsunuz. Oyun boyunca silah ile düşmanları avladığınız bir oyunun da en büyük kusuru, vuruş hissi konusundaki noksanlığı oluyor.
İşin oynanış kısmında sıkıntıları olan Dark Raid, bölüm tasarımlarındaki hatalarıyla da durumu kurtaramıyor. Genellikle geniş koridorlarda koşturacağınız oyunda, gidebileceğiniz birden fazla alan bulunuyor. Ama bu alanlar sadece alternatif odalar olsun diye konulmuş. Yani herhangi bir farklı yol barındırmıyorlar. Bu yüzden de gideceğiniz yönü şaşırmanız dışında bir işe yaramamışlar.
Ayrıca gezeceğiniz tüm mekanlarda yoğun bir boşluk hissi hakim. Tamam, bulunduğumuz ortam nedeniyle bu durum senaryoya uygun hale getirilebilir. Ama kimi kandırıyoruz ki! Sonuçta bir oyun oynuyoruz ve bir oyunda içerisinde eşya ve detay olmayan boş mekanlar görmeyi kimse istemez. Dark Raid’de karşılaşacağınız pek çok yer maalesef bu konuda sınıfta kalıyor.
“Peki nedir Dark Raid’i güçlü kılan özellikler…”
Aslında oyunun teknik anlamda iyi bir iş çıkardığını söylemeliyim. Yüksek grafik kalitesinde oyunu oynarken, eş değer seviyedeki diğer oyunlara göre iyi bir performans elde edeceksiniz. Işıklandırmalar, çevre kaplamaları, bazı patlama efektleri göze oldukça hoş geliyor. Ama oyunun bu kısımda da bir sıkıntısı var; optimizasyon sorunu. Dark Raid, iyi optimize edilmiş bir oyun değil. Kendisinden çok daha iyi görünen oyunları bilgisayarınızdan rahat rahat oynayabilirken, Dark Raid’in yüksek grafik ayarlarında zaman zaman kasılmalar yaşayacaksınız. Ama yine de Türk yapımı bir oyunda bu kadar iyi bir grafik kalitesi görmek, oldukça sevindirici.
Dark Raid’in bir başka iyi noktası, seslendirmeleri. Oyunu tamamen Türkçe olarak oynayabilirsiniz. Sony’nin PlayStation markaları için çıkardığı Türkçe oyunlar kadar iyi olmasa da, bu kadar zorlukta geliştirilen bir oyun için kulağınızı tırmalamayacak seslendirmeler ortaya çıkarılmış. Ancak oyundaki Türkçe altyazılar için iki çift lafım olacak. Altyazılarda inanılmaz Türkçe hataları var. Boşluk bırakılmayan cümle araları ve yanlış yazılan kelimeler ile çokça karşılaşacaksınız. Sanırım oyunun mekaniklerini test etmekten, altyazı gibi arka planda kalan bir konuyu fazla test etme şansları olmamış.
Seslendirmeler ile beraber Dark Raid’in soundtrack albümünden bahsetmezsek olmaz. Bana kalırsa oyunun en güçlü olduğu nokta müzikleri. Oldukça hızlı ve sert parçalar barındıran Dark Raid, müziklerini oyun tarzına uydurmuş. Müziklerin oyun içindeki kullanım kısmı amatörce olsa da (aksiyonsuz yerlerde aksiyon müziği çalması, gereksiz bir heyecan yaratabiliyor:)) oyunu kapattıktan sonra bile müzikleri dinleme ihtiyacı hissedeceksiniz. Umarım bu albümü bir şekilde tüm oyunculara ulaştırabilirler.
“Amansız zorluk!”
Dark Raid’de sona yaklaşmadan önce beni rahatsız eden iki noktaya daha değinmem gerek. Öncelikle oyun oldukça bug barındırıyor. Bahsettiğim bu buglar, düşmanın kaplamanın içerisinden geçmesi gibi olaylar değil. Oyun zevkinizi gerçekten bozacak türden. Checkpoint’te çökmeler, açılıştaki problemler ve benzeri olaylar gibi. Fakat her gün yapılan güncellemeler ile bu buglar yavaş yavaş oyundan uçuruluyor. İki gün öncesine göre oyun şu anda çok daha stabil çalışıyor. Ama daha da iyi hale gelmesi için biraz daha güncellemeye ihtiyaç duyuyor.
İkinci rahatsız olduğum kısımsa oyunun abartı zorluğu, Dark Raid’de kolay seviyede oynasanız bile birkaç vuruşta ölme şansınız var. Bunun dışında oyunda çok az karşılaşacağınız platform kısımları, oyunun genel yapısına göre gereksiz bir zorluk barındırıyor (bknz: ilk 8 dakika:)). Aslında bu zorluktan tat bile alabilirmişiz, eğer oyundaki save sistemi daha iyi olsaymış. Dark Raid’in zorluğunu çekilmez yapan bir detay da uzun (ama gerçekten uzun) aralıklardaki save noktaları. Arka arkaya yoğun aksiyonlara girdiğinizi düşünün, az buçuk canınız kalmış. 20 dakikadır savaş veriyorsunuz, dile kolay. Daha sonra bir de bakıyorsunuz ki ileride bir platform bulmacası var. Zaten dene yanıl yaparak çözebileceğiniz bu bulmacada daha ilk saniyede mevta oluyorsunuz ve hooop; dön en başa, tekrar ayn aksiyonu yaşa, tekrar platforma gel, tekrar öl, ama bu sefer daha ileriki bir notkada öl ve hooop; dön en başa, tekrar aynı aksiyonu yaşa, tekrar platforma gel, tekrar öl, ama bu sefer daha da ileriki bir noktada öl…
Bu durumu birkaç kere yaşadıktan sonra sinir krizi geçirme noktasına gelebilirsiniz.
Aranızda, “E, Dark Souls’ta böyle?!” diyenler olabilir. Ama Dark Souls’ta her öldüğünüzde bir dahaki sefer daha farklı bir taktik deneme, farklı biri saldırı tipi belirleme veya farklı bir yönden gitme şansınız var. Dark Raid’de ise her seferinde benzer şekilde düşmanları indiriyor ve yolumuza devam ediyoruz. Bu da Dark Raid’in zorluğunu gereksiz ve sıkıcı yapıyor.
“Dark Raid’in Geleceği”
İncelemeden de çıkaracağınız üzere Dark Raid, maalesef ki başarısız bir yapım olmuş. Birbirimizi kandırmaya gerek yok, Dark Raid’in kıvama gelmesi için üzerinde oldukça uğraşılması gerek. Bu incelemede saydığım eksiklikler temel eksikler, bunun dışında detaylarda da pek çok eksiği var Dark Raid’in. Ama hiç mi umut yok derseniz, durumun o kadar vahim olduğunu söyleyemem. Dark Raid’in geleceğe dair umut vadettiği bir kaç nokta bulunuyor. Eğer yapımcı Vector Games, bu noktaları koruyabilir ve eksik gördüğümüz bu yerleri düzeltebilirse, belki de bir sonraki oyunda daha iyisini, ondan sonraki oyunda ise daha da iyisini çıkarabiliriz! “Biz” diyorum, çünkü henüz emekleyen oyun sektörümüzde “biz” olmaz isek, “bir şey” olamayacağımız çok açık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder