6 Eylül 2014 Cumartesi

Valiant Hearts: The Great War İnceleme

Valiant Hearts: The Great War İnceleme

Dünya Savaşı oyunları deyince aklınıza ne geliyor? Vereceğiniz cevapların çoğu elimize silah alıp önümüze çıkan herkesi öldürdüğümüz bir oyun olacaktır. Sıkılmadık mı artık bu tip oyunlardan, düşman askerlerini soğukkanlılıkla öldürmekten, arkamıza bir daha bakmamaktan… Oyunları bir kenara bırakıp “Dünya Savaşı” terimini ele aldığımızda benim ilk aklıma gelen şey erkek, kadın, çocuk ayırt etmeksizin yaşanan insan katliamı. Peki neden oyunlar savaşın bu kısmını ele almıyor? Bir akımın peşine takılıp gitmek, risk almamak bu kadar mı kolay?
“İşte biz bunu görmek istiyoruz”
I. Dünya Savaşı’nı konu alan Valiant Hearts’ta dört adet ayrı karakteri yönetiyoruz. Oyunun duyurusu beş karakteri yöneteceğimiz şeklinde yapılmıştı, ancak bir karakter nedendir bilinmez oyundan çıkarılmış. Çıkarılan o karakteri oyunun sadece ufak bir kısmında görebiliyoruz.
Oynanabilir olan EmileKarlAnna ve Freddie isimlerindeki dört karakterden hiçbiri aynı ülkenin vatandaşı değil. Fakat onları ortak noktada buluşturan bazı unsurlar var: insanlara değer vermeleri ve sevdiklerini koruma isteği… Karakterlerden kimisi intikam, kimisiyse yardım amaçlı savaşa geliyor. En kötüsüyse zorla savaşın içine çekilen karakterler. Hayatlarının bir anda ortadan ikiye bölünmesi, ailelerini bir daha görememe korkusu savaşın en can alıcı noktalarından biridir zaten. Bunu da çok iyi bir şekilde yansıtmış Valiant Hearts.
Bir karakterimiz daha var oyunda. Oynanabilir olmasa da hemen ısınabileceğiniz yardımsever bir köpek olan Walt belli aralıklarla her karaktere eşlik ediyor. İnsanın en yakın dostunun köpek olduğunu ve insanlığın sadece insan olmakla sağlanmayacağını bir kez daha Walt ile beraber hatırlıyoruz.
Karakterleri bir kenara bırakarak oyunun anlattıklarına değinelim biraz da. Valiant Hearts’ta savaşın ne demek olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini, ailelerin parçalandığını, insanlığın ortadan yok olduğunu anbean görüyorsunuz. En güzeliyse insan öldürmenin kolay bir şey olmadığını göstermesi. Düşman olsa bile öldürdüğünüz çoğu insan (sayıları az olsa da) kalbinizde bir burukluğa, hatta dost askerlerden nefret etmenize yol açacak. Bu ve bunun gibi onlarca duyguyu bir aradan yaşattığı için bile oynanmayı hak ediyor Valiant Hearts.
Valiant Hearts dram konusunda harika bir iş çıkarmış, ancak keşke dramla yetinseymiş demekten kendimi alamadım. Oyunun geliştiricileri klişe bir kötü karakter koyma hatasına düşmüş maalesef. Her ne kadar oyunun ana odağı bu kötü adam olmasa da her karakterin başına musallat olması ve kötü adam kahkahasını sevmesi “sen de mi Valiant Hearts” dememe sebep oldu. Savaşta bir sürü kötü adam olduğunu biliyorum ama bu kadar klişe olması ve tüm karakterlerle bir ilgisi olması hikayede kötü nokta olarak beliriyor.
Bol Mezeli Bir Oynanış
Açıkça söylemek gerekirse Valiant Hearts’ın oynanışı ben de büyük bir endişe oluşturmuştu. Duyuru videosundan uzun zaman sonra ortaya çıkan oynanış videoları fazla basit olması sebebiyle şüphe uyandırmıştı. Bu şüphelerimin boşa çıkmasıysa benim için oldukça sevindirici oldu.
Valiant Hearts side-scroll, yani yandan bakışlı şeklinde çevirebileceğimiz bir oynanış sistemine sahip. Bu oynanış çeşidini kullanan oyunlar genellikle aksiyon, platform veya da bulmaca türlerinden birini benimser. Valiant Hearts ise tüm bu saydığım türleri (aksiyon oldukça aşağıda) bir potada eritiyor. Oyunun çoğunluğunu bulmacalar kaplasa da yeri geliyor platform kısımlarıyla karşılaşıyorsunuz, yeri geliyor ufak aksiyon sekanslarına giriyorsunuz. Çeşitlilik sunularak birçok oyunun düştüğü hatadan kaçınılmış böylece.

Birbirinden farklı birçok oynanış dinamiği bulunsa da en ağır noktada bulmacalar yer ediyor. Bulmaca mantığı genel olarak eşyayı bulma ve bu eşyayı doğru yere koyma üzerine kurulu, ancak oyun bu nokta da çeşitlilik sunmayı başarmış. Kompleks makineleri tamir etmek, doğru zamanda hareket etmeye çalışmak, nesneleri fırlatmak gibi birçok farklı işle meşgul olabiliyorsunuz. Fakat zor bir bulmaca oyunu oynama amacındaysanız Valiant Hearts sizin için doğru adres olmayacaktır. Zira esas hedefi hikaye anlatmak olan bir oyunda zor bulmacalar tat kaçırabilirdi. Bu sebeple oyun için keyifli bir zorluk tercih edilmiş.
Çeşitlilik sunan bir başka unsursa köpeğimiz Walt. Eğitimli bir köpek olduğu için kendisine basit komutlar verebiliyorsunuz. Ulaşamadığınız yerlerdeki eşyaları getirmesi, kolları çekebilmesi, insanları oyalayabilmesi gibi yeteneklerine birçok kez başvuracaksınız.
Oynanış çeşitli ve keyifli olsa da hoşuma gitmeyen bazı yönleri oldu. O da oyuncuyu zaman zaman hikayeden uzaklaştırması. Oyunun bazı noktalarında hikayeden uzak kaldığınızı hissedebiliyorsunuz. Bazı bölümler oynanış süresini uzatmak için konulmuş gibi hissettiriyor. Keşke bunun yerine daha kısa ve daha dolgun bir oyunla karşılaşsaydık. Böylelikle Valiant Hearts’ın oyuncuda yaşatacağı duyguyu daha da artardı.
“UbiArt sen nelere kadirsin?”
Teknik detaylar Valiant Hearts’ın en başarılı olduğu noktalardan biri. Rayman ve Child of Light’ta gördüğümüz UbiArt motorunu kullanan oyun elle çizilmiş görseller sunuyor. Son zamanlarda gördüğüm en tatlı, en sanatsal grafiklere sahip oyunlardan biri kendisi (diğeri için: Transistor). Elle çizilmiş olmasına rağmen sadece iki boyutlu bir ortamı yansıtmıyor. Çevredeki birçok detayın üç boyutlu olduğunu hissedebiliyorsunuz ve bu hissiyatın görsel kalitede düşüşe yol açmamasının yanında işin içine derinlik katıyor.
Artık her küçük çaplı oyunda duymaya alışık olduğumuz kaliteli müzikler Valiant Hearts’ta da yer edinmiş. Piyano ağırlıktaki besteler çoğunluğu oluşturuyor, ki bence Dünya Savaşı atmosferini en çok yansıtan enstrüman da piyano. Bu sayede dram ağırlıklı müzikler eşliğinde oyunun keyfi yeme de yanında yat mertebesine yükseliyor.
Seslendirmeler oyunda oldukça az. Ara sahnelerde bir anlatıcı tarafından hikayeyi dinliyorsunuz. Oynanış esnasında da çizgi roman tarzıyla yaşanan olaylar aktarılıyor. Oyun esnasında arada bir karşılaşacağınız diyaloglardaysa seslendirmeler oyuna oldukça tat katıyor. İki kişi konuşurken “teşekkürler”, “nerede” ve “hayır” gibi kısa ve net cümleler hızlı bir şekilde kullanılıyor ve bu sesler çizgi roman baloncuklarındaki şekillerle destekleniyor. Valiant Hearts’a bu sistem cuk diye oturmuş doğrusu.
“Her insanın oynaması gerek”
Küçük çaplı olmasına rağmen bu senenin en merak uyandıran oyunlarından biriydi benim için Valiant Hearts: The Great War. Hikayede bazı klişeler barındırması ve oynanışın zaman zaman hikayeden uzaklaştırmasını bir kenara bırakırsak, oyunun anlattığı hikaye ve oynanışta sunduğu çeşitlilik şahane. Harika grafikler ve müzikler de cabası. Oyun boyunca geçireceğiniz altı saatin sonunda midenize bir yumruk oturacağının da garantisini verebilirim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

6 Eylül 2014 Cumartesi

Valiant Hearts: The Great War İnceleme

Valiant Hearts: The Great War İnceleme

Dünya Savaşı oyunları deyince aklınıza ne geliyor? Vereceğiniz cevapların çoğu elimize silah alıp önümüze çıkan herkesi öldürdüğümüz bir oyun olacaktır. Sıkılmadık mı artık bu tip oyunlardan, düşman askerlerini soğukkanlılıkla öldürmekten, arkamıza bir daha bakmamaktan… Oyunları bir kenara bırakıp “Dünya Savaşı” terimini ele aldığımızda benim ilk aklıma gelen şey erkek, kadın, çocuk ayırt etmeksizin yaşanan insan katliamı. Peki neden oyunlar savaşın bu kısmını ele almıyor? Bir akımın peşine takılıp gitmek, risk almamak bu kadar mı kolay?
“İşte biz bunu görmek istiyoruz”
I. Dünya Savaşı’nı konu alan Valiant Hearts’ta dört adet ayrı karakteri yönetiyoruz. Oyunun duyurusu beş karakteri yöneteceğimiz şeklinde yapılmıştı, ancak bir karakter nedendir bilinmez oyundan çıkarılmış. Çıkarılan o karakteri oyunun sadece ufak bir kısmında görebiliyoruz.
Oynanabilir olan EmileKarlAnna ve Freddie isimlerindeki dört karakterden hiçbiri aynı ülkenin vatandaşı değil. Fakat onları ortak noktada buluşturan bazı unsurlar var: insanlara değer vermeleri ve sevdiklerini koruma isteği… Karakterlerden kimisi intikam, kimisiyse yardım amaçlı savaşa geliyor. En kötüsüyse zorla savaşın içine çekilen karakterler. Hayatlarının bir anda ortadan ikiye bölünmesi, ailelerini bir daha görememe korkusu savaşın en can alıcı noktalarından biridir zaten. Bunu da çok iyi bir şekilde yansıtmış Valiant Hearts.
Bir karakterimiz daha var oyunda. Oynanabilir olmasa da hemen ısınabileceğiniz yardımsever bir köpek olan Walt belli aralıklarla her karaktere eşlik ediyor. İnsanın en yakın dostunun köpek olduğunu ve insanlığın sadece insan olmakla sağlanmayacağını bir kez daha Walt ile beraber hatırlıyoruz.
Karakterleri bir kenara bırakarak oyunun anlattıklarına değinelim biraz da. Valiant Hearts’ta savaşın ne demek olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini, ailelerin parçalandığını, insanlığın ortadan yok olduğunu anbean görüyorsunuz. En güzeliyse insan öldürmenin kolay bir şey olmadığını göstermesi. Düşman olsa bile öldürdüğünüz çoğu insan (sayıları az olsa da) kalbinizde bir burukluğa, hatta dost askerlerden nefret etmenize yol açacak. Bu ve bunun gibi onlarca duyguyu bir aradan yaşattığı için bile oynanmayı hak ediyor Valiant Hearts.
Valiant Hearts dram konusunda harika bir iş çıkarmış, ancak keşke dramla yetinseymiş demekten kendimi alamadım. Oyunun geliştiricileri klişe bir kötü karakter koyma hatasına düşmüş maalesef. Her ne kadar oyunun ana odağı bu kötü adam olmasa da her karakterin başına musallat olması ve kötü adam kahkahasını sevmesi “sen de mi Valiant Hearts” dememe sebep oldu. Savaşta bir sürü kötü adam olduğunu biliyorum ama bu kadar klişe olması ve tüm karakterlerle bir ilgisi olması hikayede kötü nokta olarak beliriyor.
Bol Mezeli Bir Oynanış
Açıkça söylemek gerekirse Valiant Hearts’ın oynanışı ben de büyük bir endişe oluşturmuştu. Duyuru videosundan uzun zaman sonra ortaya çıkan oynanış videoları fazla basit olması sebebiyle şüphe uyandırmıştı. Bu şüphelerimin boşa çıkmasıysa benim için oldukça sevindirici oldu.
Valiant Hearts side-scroll, yani yandan bakışlı şeklinde çevirebileceğimiz bir oynanış sistemine sahip. Bu oynanış çeşidini kullanan oyunlar genellikle aksiyon, platform veya da bulmaca türlerinden birini benimser. Valiant Hearts ise tüm bu saydığım türleri (aksiyon oldukça aşağıda) bir potada eritiyor. Oyunun çoğunluğunu bulmacalar kaplasa da yeri geliyor platform kısımlarıyla karşılaşıyorsunuz, yeri geliyor ufak aksiyon sekanslarına giriyorsunuz. Çeşitlilik sunularak birçok oyunun düştüğü hatadan kaçınılmış böylece.

Birbirinden farklı birçok oynanış dinamiği bulunsa da en ağır noktada bulmacalar yer ediyor. Bulmaca mantığı genel olarak eşyayı bulma ve bu eşyayı doğru yere koyma üzerine kurulu, ancak oyun bu nokta da çeşitlilik sunmayı başarmış. Kompleks makineleri tamir etmek, doğru zamanda hareket etmeye çalışmak, nesneleri fırlatmak gibi birçok farklı işle meşgul olabiliyorsunuz. Fakat zor bir bulmaca oyunu oynama amacındaysanız Valiant Hearts sizin için doğru adres olmayacaktır. Zira esas hedefi hikaye anlatmak olan bir oyunda zor bulmacalar tat kaçırabilirdi. Bu sebeple oyun için keyifli bir zorluk tercih edilmiş.
Çeşitlilik sunan bir başka unsursa köpeğimiz Walt. Eğitimli bir köpek olduğu için kendisine basit komutlar verebiliyorsunuz. Ulaşamadığınız yerlerdeki eşyaları getirmesi, kolları çekebilmesi, insanları oyalayabilmesi gibi yeteneklerine birçok kez başvuracaksınız.
Oynanış çeşitli ve keyifli olsa da hoşuma gitmeyen bazı yönleri oldu. O da oyuncuyu zaman zaman hikayeden uzaklaştırması. Oyunun bazı noktalarında hikayeden uzak kaldığınızı hissedebiliyorsunuz. Bazı bölümler oynanış süresini uzatmak için konulmuş gibi hissettiriyor. Keşke bunun yerine daha kısa ve daha dolgun bir oyunla karşılaşsaydık. Böylelikle Valiant Hearts’ın oyuncuda yaşatacağı duyguyu daha da artardı.
“UbiArt sen nelere kadirsin?”
Teknik detaylar Valiant Hearts’ın en başarılı olduğu noktalardan biri. Rayman ve Child of Light’ta gördüğümüz UbiArt motorunu kullanan oyun elle çizilmiş görseller sunuyor. Son zamanlarda gördüğüm en tatlı, en sanatsal grafiklere sahip oyunlardan biri kendisi (diğeri için: Transistor). Elle çizilmiş olmasına rağmen sadece iki boyutlu bir ortamı yansıtmıyor. Çevredeki birçok detayın üç boyutlu olduğunu hissedebiliyorsunuz ve bu hissiyatın görsel kalitede düşüşe yol açmamasının yanında işin içine derinlik katıyor.
Artık her küçük çaplı oyunda duymaya alışık olduğumuz kaliteli müzikler Valiant Hearts’ta da yer edinmiş. Piyano ağırlıktaki besteler çoğunluğu oluşturuyor, ki bence Dünya Savaşı atmosferini en çok yansıtan enstrüman da piyano. Bu sayede dram ağırlıklı müzikler eşliğinde oyunun keyfi yeme de yanında yat mertebesine yükseliyor.
Seslendirmeler oyunda oldukça az. Ara sahnelerde bir anlatıcı tarafından hikayeyi dinliyorsunuz. Oynanış esnasında da çizgi roman tarzıyla yaşanan olaylar aktarılıyor. Oyun esnasında arada bir karşılaşacağınız diyaloglardaysa seslendirmeler oyuna oldukça tat katıyor. İki kişi konuşurken “teşekkürler”, “nerede” ve “hayır” gibi kısa ve net cümleler hızlı bir şekilde kullanılıyor ve bu sesler çizgi roman baloncuklarındaki şekillerle destekleniyor. Valiant Hearts’a bu sistem cuk diye oturmuş doğrusu.
“Her insanın oynaması gerek”
Küçük çaplı olmasına rağmen bu senenin en merak uyandıran oyunlarından biriydi benim için Valiant Hearts: The Great War. Hikayede bazı klişeler barındırması ve oynanışın zaman zaman hikayeden uzaklaştırmasını bir kenara bırakırsak, oyunun anlattığı hikaye ve oynanışta sunduğu çeşitlilik şahane. Harika grafikler ve müzikler de cabası. Oyun boyunca geçireceğiniz altı saatin sonunda midenize bir yumruk oturacağının da garantisini verebilirim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder