5 Eylül 2014 Cuma

Murdered: Soul Suspect İnceleme

Murdered: Soul Suspect İnceleme

Hiçbir zaman hak ettiği başarıya ulaşamayan bir oyun teması düşündüğümde aklıma ilk olarak dedektiflik oyunları geliyor. Şimdilerde vasat üstü Sherlock Holmes oyunlarıyla ayakta kalmaya çalışan bu türe Square Enix’ten yeni bir üye geleceğini duyunca oldukça sevinmiştim. Murdered: Soul Suspect’in bende uyandırdığı ilk izlenim türe yeni bir soluk getireceği yönündeydi, ancak oyun hakkında bazı şüphelerim de yok değildi.
İsterseniz hangi düşüncemin haklı çıktığına gelin hep beraber bakalım.
“Ruhların Peşinde”
Oyunda Ronan O’Connor isimli bir dedektifi yönetiyoruz. Geçmişi hiç de parlak olmayan dedektifimiz bir türlü yakalanamayndan kendini hayalet olarak bulan Ronan yıllar önce kaybettiği eşinin yer aldığı öteki dünyaya henüz an The Bell Killer kod adlı seri katilin peşinden yalnız başına gider. Gelişmelerse kendi ölümüyle sonuçlanır. Ardı gidemeyeceğini, bunu gerçekleştirmek için katilinin kim olduğunu çözmesi gerektiğini keşfeder. The Bell Killer peşindeki maceramız da böylelikle başlar.
Murdered: Soul Suspect konu itibariyle diğer pek çok dedektiflik oyunundan daha özgün duruyor. Başkalarının katili yerine kendi katilimizi bulmaya çalışmamız oldukça enteresan ve başarılı bir yaklaşım olmuş. Sadece konu değil, diğer unsurlar da yerli yerinde. Ronan’ın hiçbir şeye dokunamadan olayları çözmeye ve hayaletlerle konuşulabilen insanlarla iletişime geçmeye çalışması oldukça güzel anlara sahne oluyor. Bunların üstüne sürükleyici bir macera ve iyi yazılmış ana karakterler eklenince ortaya başarılı bir hikaye çıkıyor.
The Bell Killer’ın Hollywood klişelerine kapılmış bir seri katil olmadığını söyleyebilirim. Oyun boyunca cinayetlerin sebebini ve katilin kimliğini araştırdığınız The Bell Killer vakası çoğunlukla sürpriz gelişmelere gebe oluyor. Tüm olaylar sona erdiğinde de hayal kırıklığına uğrayacağınızı sanmıyorum.
“Gel Falına Bakayım”
Oynanış bakımından Murdered: Soul Suspect beni ayrı düşüncelere sevk etti. Olayları çözdüğünüz dedektiflik kısımlarını genel olarak başarılı buldum. Bulmaca sekansları oyunun sizi belli bir bölgeye yönlendirmesi ve bu bölgedeki ipuçlarını bulmanız şeklinde ilerliyor. İpuçlarını bulduğunuzda ya Ronan kendi kendine bir sonuca varıyor ya da sonucu sizin çözümünüze bırakıyor.
Delilleri topladığınız ve birleştirdiğiniz sekanslarda yapımcı Airtight Games yenilikçi fikirler üretmiş. İpuçlarını toplarken belli bir mekaniğe bağlı kalmıyorsunuz. Bazen sadece göz atmanız yeterken bazı durumlarda duyduğunuz sese göre nesneler arasında doğru tercih yapmalı, bazen de gördüğünüz hayali görüntülerin hangi imgeleri çağrıştırdığını çözmelisiniz. İş olayı sonuçlandırmaya geldiğinde de bulduğunuz delillerden hangilerinin olayla en çok ilgili olduğunu belirlemeniz gerekiyor.

Anlattıklarım itibariyle oldukça başarılı çalışan bulmaca mekaniğinin en büyük sorunu oyuncuyu cezalandırmaması. Eğer yaptığınız seçimler yanlış çıkarsa kaybedeceğiniz tek şey davaları çözmekte ki başarı oranınız olacak. Birçok oyuncunun bunu umursamayacağını düşünürsek oyundaki hemen hemen her bulmacayı deneme-yanılma yöntemiyle çözebilirsiniz. Keşke karşımızda Heavy Rain gibi her seçimin farklı sonuçlara yol açtığı bir oyun dursaydı. Bu sayede hem ipuçlarını ortaya çıkarırken daha tedirgin olurduk, hem de oyunun tekrar oynanabilirliği katbekat artardı.
İşin biraz da hayalet boyutuna bakalım. Ronan nesnelerin ve canlıların geçmişlerini algılama yeteneğinin yanında insanların vücuduna girme özelliğine de sahip. İnsanları kontrol ettiğinizde üç özelliğe sahip oluyorsunuz. Ancak bu özelliklerden sadece size sunulanı yapabiliyorsunuz. Oyun boyunca karşınıza çıkacak insanların çoğunun sadece aklını okuyabileceksiniz, ki bu da size pek fazla şey kazandırmayacak. Diğer bir özellikse insanların gözünden görme. Bu özelliği not defteri veya bilgisayar ekranı gibi insanların vücuduna girmeden de bakabileceğiniz şeyleri görmek için kullanıyorsunuz. Yani son derece gereksiz bir özellik. Hayalet olmanın getirdiği son avantajsa ‘etkileme’. Bu özellik sayesinde vücuduna girdiğiniz insanların konuşmasını istediğiniz konu hakkındaki ipucunu akıllarına sokuyor ve ardından şakır şakır ötmelerini izleyebiliyorsunuz.
Hayalet olmanın sadece iyi yanları yok. Etrafa dokunamamanın dışında bir de iblislerle uğraşmanız gerekiyor. Ruhlarını kaybetmiş olan bu iblisler, katilinizi bulamazsanız sahip olacağınız geleceği de temsil ediyor. İblislerle karşılaştığınız anda yapacağınız şey etraftaki ruhani yerlere saklanmak ve iblislerin arkalarına dönmelerini beklemek. Size sırt çevirdikleri anda küçük bir tuş sekansıyla işlerini bitirebiliyorsunuz. Oldukça basit ve sığ duran bu oynanış mekaniğini hiç başarılı bulmadım. Geliştirici ekip oyunun tekdüze olmaması için böyle bir yol izlemiş olsa gerek. Ancak böyle basit gizlilik oyunlarıyla işi daha da batırmışlar. Şu an ki haliyle bulmacalar ve hikayenin akışı arasında engel olmaktan başka bir işe yaramıyorlar.
Başarısız iblis sekanslarının yanında iki ayrı oynanış mekaniği daha yer alıyor. Bunlardan biri bir kedinin kontrolüne girerek dar yerlerden geçmek, diğeriyse iletişim kurabildiğiniz bir insanı gizlice içeri sokmak veya dışarı çıkarmak. Özellikle ikincisiyle, yani hayaletlerle konuşabilen bir insanın gizlenmesine yardım ettiğiniz sahnelerle bol bol karşılaşacaksınız. Bu mekanik aslında kulağa oldukça hoş geliyor, ancak uygulamada o kadar güzel bir iş ortaya çıkmamış. Bunun en büyük sebebiyse yapacağınız şeyin oyun tarafından söylenmesi ve başarısız yapay zeka. Etraftaki insanları oyalamak için yazıcı bozma, kağıtları havaya uçurma, kamera bozma ve telefon çalma gibi klasik hayalet hareketlerini yapabiliyorsunuz. Oyalamanız gereken adamın gösterilmesinin dışında bir de bu insanların harekete geçirdiğiniz eşyaya doğru kukla gibi gitmesi eklenince ortaya komik görüntüler çıkıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

5 Eylül 2014 Cuma

Murdered: Soul Suspect İnceleme

Murdered: Soul Suspect İnceleme

Hiçbir zaman hak ettiği başarıya ulaşamayan bir oyun teması düşündüğümde aklıma ilk olarak dedektiflik oyunları geliyor. Şimdilerde vasat üstü Sherlock Holmes oyunlarıyla ayakta kalmaya çalışan bu türe Square Enix’ten yeni bir üye geleceğini duyunca oldukça sevinmiştim. Murdered: Soul Suspect’in bende uyandırdığı ilk izlenim türe yeni bir soluk getireceği yönündeydi, ancak oyun hakkında bazı şüphelerim de yok değildi.
İsterseniz hangi düşüncemin haklı çıktığına gelin hep beraber bakalım.
“Ruhların Peşinde”
Oyunda Ronan O’Connor isimli bir dedektifi yönetiyoruz. Geçmişi hiç de parlak olmayan dedektifimiz bir türlü yakalanamayndan kendini hayalet olarak bulan Ronan yıllar önce kaybettiği eşinin yer aldığı öteki dünyaya henüz an The Bell Killer kod adlı seri katilin peşinden yalnız başına gider. Gelişmelerse kendi ölümüyle sonuçlanır. Ardı gidemeyeceğini, bunu gerçekleştirmek için katilinin kim olduğunu çözmesi gerektiğini keşfeder. The Bell Killer peşindeki maceramız da böylelikle başlar.
Murdered: Soul Suspect konu itibariyle diğer pek çok dedektiflik oyunundan daha özgün duruyor. Başkalarının katili yerine kendi katilimizi bulmaya çalışmamız oldukça enteresan ve başarılı bir yaklaşım olmuş. Sadece konu değil, diğer unsurlar da yerli yerinde. Ronan’ın hiçbir şeye dokunamadan olayları çözmeye ve hayaletlerle konuşulabilen insanlarla iletişime geçmeye çalışması oldukça güzel anlara sahne oluyor. Bunların üstüne sürükleyici bir macera ve iyi yazılmış ana karakterler eklenince ortaya başarılı bir hikaye çıkıyor.
The Bell Killer’ın Hollywood klişelerine kapılmış bir seri katil olmadığını söyleyebilirim. Oyun boyunca cinayetlerin sebebini ve katilin kimliğini araştırdığınız The Bell Killer vakası çoğunlukla sürpriz gelişmelere gebe oluyor. Tüm olaylar sona erdiğinde de hayal kırıklığına uğrayacağınızı sanmıyorum.
“Gel Falına Bakayım”
Oynanış bakımından Murdered: Soul Suspect beni ayrı düşüncelere sevk etti. Olayları çözdüğünüz dedektiflik kısımlarını genel olarak başarılı buldum. Bulmaca sekansları oyunun sizi belli bir bölgeye yönlendirmesi ve bu bölgedeki ipuçlarını bulmanız şeklinde ilerliyor. İpuçlarını bulduğunuzda ya Ronan kendi kendine bir sonuca varıyor ya da sonucu sizin çözümünüze bırakıyor.
Delilleri topladığınız ve birleştirdiğiniz sekanslarda yapımcı Airtight Games yenilikçi fikirler üretmiş. İpuçlarını toplarken belli bir mekaniğe bağlı kalmıyorsunuz. Bazen sadece göz atmanız yeterken bazı durumlarda duyduğunuz sese göre nesneler arasında doğru tercih yapmalı, bazen de gördüğünüz hayali görüntülerin hangi imgeleri çağrıştırdığını çözmelisiniz. İş olayı sonuçlandırmaya geldiğinde de bulduğunuz delillerden hangilerinin olayla en çok ilgili olduğunu belirlemeniz gerekiyor.

Anlattıklarım itibariyle oldukça başarılı çalışan bulmaca mekaniğinin en büyük sorunu oyuncuyu cezalandırmaması. Eğer yaptığınız seçimler yanlış çıkarsa kaybedeceğiniz tek şey davaları çözmekte ki başarı oranınız olacak. Birçok oyuncunun bunu umursamayacağını düşünürsek oyundaki hemen hemen her bulmacayı deneme-yanılma yöntemiyle çözebilirsiniz. Keşke karşımızda Heavy Rain gibi her seçimin farklı sonuçlara yol açtığı bir oyun dursaydı. Bu sayede hem ipuçlarını ortaya çıkarırken daha tedirgin olurduk, hem de oyunun tekrar oynanabilirliği katbekat artardı.
İşin biraz da hayalet boyutuna bakalım. Ronan nesnelerin ve canlıların geçmişlerini algılama yeteneğinin yanında insanların vücuduna girme özelliğine de sahip. İnsanları kontrol ettiğinizde üç özelliğe sahip oluyorsunuz. Ancak bu özelliklerden sadece size sunulanı yapabiliyorsunuz. Oyun boyunca karşınıza çıkacak insanların çoğunun sadece aklını okuyabileceksiniz, ki bu da size pek fazla şey kazandırmayacak. Diğer bir özellikse insanların gözünden görme. Bu özelliği not defteri veya bilgisayar ekranı gibi insanların vücuduna girmeden de bakabileceğiniz şeyleri görmek için kullanıyorsunuz. Yani son derece gereksiz bir özellik. Hayalet olmanın getirdiği son avantajsa ‘etkileme’. Bu özellik sayesinde vücuduna girdiğiniz insanların konuşmasını istediğiniz konu hakkındaki ipucunu akıllarına sokuyor ve ardından şakır şakır ötmelerini izleyebiliyorsunuz.
Hayalet olmanın sadece iyi yanları yok. Etrafa dokunamamanın dışında bir de iblislerle uğraşmanız gerekiyor. Ruhlarını kaybetmiş olan bu iblisler, katilinizi bulamazsanız sahip olacağınız geleceği de temsil ediyor. İblislerle karşılaştığınız anda yapacağınız şey etraftaki ruhani yerlere saklanmak ve iblislerin arkalarına dönmelerini beklemek. Size sırt çevirdikleri anda küçük bir tuş sekansıyla işlerini bitirebiliyorsunuz. Oldukça basit ve sığ duran bu oynanış mekaniğini hiç başarılı bulmadım. Geliştirici ekip oyunun tekdüze olmaması için böyle bir yol izlemiş olsa gerek. Ancak böyle basit gizlilik oyunlarıyla işi daha da batırmışlar. Şu an ki haliyle bulmacalar ve hikayenin akışı arasında engel olmaktan başka bir işe yaramıyorlar.
Başarısız iblis sekanslarının yanında iki ayrı oynanış mekaniği daha yer alıyor. Bunlardan biri bir kedinin kontrolüne girerek dar yerlerden geçmek, diğeriyse iletişim kurabildiğiniz bir insanı gizlice içeri sokmak veya dışarı çıkarmak. Özellikle ikincisiyle, yani hayaletlerle konuşabilen bir insanın gizlenmesine yardım ettiğiniz sahnelerle bol bol karşılaşacaksınız. Bu mekanik aslında kulağa oldukça hoş geliyor, ancak uygulamada o kadar güzel bir iş ortaya çıkmamış. Bunun en büyük sebebiyse yapacağınız şeyin oyun tarafından söylenmesi ve başarısız yapay zeka. Etraftaki insanları oyalamak için yazıcı bozma, kağıtları havaya uçurma, kamera bozma ve telefon çalma gibi klasik hayalet hareketlerini yapabiliyorsunuz. Oyalamanız gereken adamın gösterilmesinin dışında bir de bu insanların harekete geçirdiğiniz eşyaya doğru kukla gibi gitmesi eklenince ortaya komik görüntüler çıkıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder